Televizyonlarda, kadın programlarını canım canım izleyen biri değilim. Çoğunun samimi olmadığına, reyting uruna sunucunun yönlendirmesi dahilinde hareket eden ve konuşan sözde ekran mağdurlarının tavırlarına ek inanmasam da, geçenlerde izlediğim bir program beni ve herhalde izleyenleri çileden çıkartmaya yetmiştir.
İnanılmaz olaylar yaşanıyor bu programlarda. Amla her şey bilin ki reyting uğruna gerçekleşiyor.
En son bir tanesi vardı ki, evlere şenlik.
ATV’nin bir programında yaşananlar çok acayip olduğu kadar çok da düşündürücüydü. Aile kavramının, sadakatin nerelere vardığını göstermesi açısından.
Gazetelere de haber oldu, izlemişsinizdir de belki, bir kadın, 6 aylık bebeğinin kocasından değil de kendisinden 27 yaş büyük sevgilisinden olduğunu öğrencince sevinçten ne yapacağını bilememişti.
Tabi konu ahlaki, aile kavramı açısından çok tartışıldı, konuşuldu, yazıldı çizildi. Öyle ki, sanki bu ülkede bunlar hiçi olmuyormuş, yaşanmıyormuş gibi, ‘bu nasıl olur?’ diye hayretler içinde kalanlar bile olurken, nereden nereye geldiğimizi öğrenmesi açısından ibretlik bir hadiseydi.
Ahlaki çöküntünün sıkça yaşandığı, manevi değerlerin, aile kavramının yok olduğu, evliliklerde sadakatin bittiği günümüzde, benim de aklıma birkaç fıkra geldi, paylaşmak istedim sizlerle.
*
Adamın biri evlendikten üç ay sonra çocuk sahibi olunca, şaşkınlıkla karısına “Bu nasıl iş, hiç üç ayda çocuk olur mu?” diye sormuş.
Kadın biraz da pişkin biri olmalı ki, cevap vermiş; “Ne var bunda? Sen hesap yapmayı bilmiyorsun; bak şimdi, üç aydır sen beni alalı oldu. Üç aydır da ben sana varalı, etti mi altı ay. Gelen ay, giden ay, bir de önümüzdeki ay derken etti mi 9 ay. Be adam, şunun şurasında 10 günü mü başıma kakıyor, neyin hesabını yapıyorsun?”
Nasıl, müthiş hesap değil mi?!
*
Bizim Temel genç yaşta evlenmiş. Karısı ile bir çocuğunu bırakarak gurbete çalışmaya gider. On, on beş sene dolaştıktan sonra evine döndüğünde evde iki çocuğun daha olduğunu görür şaşkınlık içinde.
Başlar sorgulamaya! “Karıcığım, bunlar da kim?”
Kadın cevap verir, “Şu büyüğü, ilk çocuğun değil mi, ne çabuk unuttun?”
Ya öteki?
“O da sen giderken ana rahmimdeydi, gittikten sonra dünyaya geldi…”
Temel’in şaşkınlığı büsbütün artar; “Ya şu yoğurt yiyen çocuk neci?” dediğinde, pişkin kadın şu cevabı verir; “Canım, onun da sana baba dediği yok zaten. Baksana, oturmuş yoğurdunu yiyor. Takma kafana bunları!”