O da ne ya! Bildiğim kadarıyla, rüşveti alan da veren de suç işlemiş sayılır. Az veya çok. Gerçi bu mesele, bugüne kadar bizde de çok yazıldı, konuşuldu, tartışıldı, ancak günümüzde rüşvetlerin ne önü alındı, ne arkası kesildi, ne de belgesi ortaya kondu. 'Rüşvetin belgesi mi olur lan!' sözü de yakın tarihte tatlı bir veciz söz olarak kaldı.
Aslında haber eski: Seneler önce, Keçiören Tapu Dairesinde vatandaşlardan alınan paralar, rüşvet olarak değerlendirilmemiş. Şikayet üzerine mahkeme, 14 tapu dairesi görevlisini rüşvetten değil, görevi kötüye kullanmaktan mahkum eylemiş.
Dönemin Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Nafiz Özak da, tapu görevlilerinin aldıkları paraları bahşiş olarak nitelemişti. 2008 Ocak ayında düzenlenen Parsel Operasyonu'na ilişkin dava bir yıl kadar sürmüş, vatandaşlardan para alırken polisin kurduğu gizli kameralara takılan tapu çalışanları, Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın son duruşmasında haklarındaki suçlamaları kabul etmemişlerdi.
Yani bu arkadaşlar rüşvet almamışlar, sütten çıkmış ak kaşık olduklarını söylemişlerdi.
*
O vakitler, mahkeme başkanı olan zat-ı muhterem aralarında kurum müdürünün de bulunduğu 14 kişinin 'rüşvet' veya 'suç örgütü' suçlamalarından beratına karar vermiş ama mahkeme Başkanı, sanıkların memur suçu işlediğine karar vererek, müdürlerinin de aralarında bulunduğu 10 kişiye 'görevi kötüye kullanmak' suçundan değişen hapis cezaları verildiğini açıklamıştı. Heyet, cezaları alt sınırdan vermiş ve cezaların ertelenmesi sağlanmıştı. Nihayetinde dört sanık bu suçtan da beraat etti.
Biz millet olarak bahşiş ile rüşveti oldum olası birbirine karıştırırız. Severiz böyle oyunları. Halbuki o tarihlerde, operasyon sonrası tapu ve Kadastro Genel Müdür vekili olan zat-ı muhterem de; “Vatandaşın verdiği 15-20 bin liradan ne olacak. Bunun her tarafı rüşvet olsa ne yazar! Bizde insanlar evlenirken ya da ev alırken, böylesi mutlu anlarında bahşiş verirler. Bu bir güzel gelenek" demiş, dönemin Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafiz Özak da bunu teyit etmişti.
*
Büyükleriniz her şeyi daha iyi bilirler. Biz oldum olası, böyle küçük şeyleri abartmayı severiz. Soyumuzda, genimizde var demek. Ne var bunda canım! Az veren maldan, çok veren candan! Sonra alan razı, veren razı olduktan sonra! Size, bize lahmacun yemek düşer ya, neyse...
Milletin kalbi bozuk şekerim!
Adam tapuda işini gören memura rüşvet değil, bahşiş vermiş! Gerçi bahşiş verirken rakamın azlığı ya da çokluğu önemli. Zaten tepelerinde Demokles'in Kılıcı gibi kameralar da var gününüzde.
Hadi sıkıysa alsın da yesin bakalım!
Allah'tan, bizim şehrimizde böyle rüşvetle para-pulla iş yapan tapu ve kadastro memurları yok!
Olsaydı, aboooooooovvvvvv!