Bu terim, bu kavram, yaklaşık 2 yıl önce girdi günlük yaşamımıza, iş hayatına. Belki inşaat sektöründe kullanılırdı ama kamu kurumlarında çalışanlar taşeronun ne olduğunu bilmezdi.
Bir ihale aldınız örneğin, sizin işiniz başınızdan aşkın, ya da o işin ehli değilsiniz, atıyorum 10 liraya aldığınız ihaleyi bir taşeron firmaya 7 liraya yükleyip, kalan 3 lirayı cebinize indiriyorsunuz. Elinizi sıcak sudan soğuk suya değdirmeden, terlemeden, yorulmadan, emek sarf etmeden.
Taşeron firma bu işi halletmiştir. Demek ki işi 10 liraya alıp, 7 liraya taşerona yaptığına göre, bu adam para kazandı, kazanıyor demektir ki, o da işin başka yanı. Çünkü tüm Türkiye’de sistem böyle. Aldığınız işi verirsiniz birine, sizin yerinize işi o bitirir, lakin başrolde siz olursunuz.
Ha, taşeron 7 liraya aldığı o işi ne kadar düzgün, ne kadar sağlam, ne kadar güvenli yapacak, o da tartışma konusu. Ne yapacak peki, ya malzemeden çalacak, ya işçilikten.
Sonunda muhatabı ile nizah, kavga gürültü…
Maalesef Türkiye’de geçerli olan ve yürüyen sistem bu.
*
Gelelim kamu kurumlarında çalışan taşeron işçilere.
Yani geçici, yani sözleşmeli, yani emanet, yani patronun, o kurumdaki yetkili amirin canı istediğinde kapının önüne koyabileceği haksız, hukuksuz ve yargı yolu kapalı günümüz deyimiyle köle işçi…
Ertesi günü gelip işe başlayacağına dair garantisi olmayan gariban adam. Ya da bayan. Çünkü bütün umudu, geleceği patronun, ya da çalıştığı kurumdaki kimsenin iki dudağının arasında.
Neyse…
*
Bir önceki Başbakan, umre arkadaşım sayın Ahmet Davutoğlu, kamuda çalışan yaklaşık 800 bin işçinin ‘özel sözleşmeli’ statüde kadroya alınacağını açıklamış, yer yerinden oynamış, kamuda çalışan taşeron işçiler deyim yerindeyse göbek atmış, bayram yapmışlardı.
Ne demek, müjde gelmiş, kadro yola çıkmıştı. Yaşamları, işi garanti altına alınıyordu diğer bir ifadeyle.
Lakin günler geçtikçe, mesele unutuldu, kamuda çalışan taşeron işçilerin de umudu azaldı, belli belirsiz bir bekleyiş içine girdiler ki, pek de umutlu değiller doğrusu.
Yani açıkçası umutsuz birleyişi sürecine girdiler. Endişeli olsalar da…
Çünkü bu meselede ne bir adım atıldı, ne bir açıklama geldi hükümet kanadından.
*
İlkin, asıl işte çalışan (tekniker vs.) 150 bin taşeron için kadro düşünüldüğü, ancak kapsamın genişletilmesinin yanlış olduğu görüşü ortaya atılınca, mesele askıya mı alındı, yoksa bizim bilmediğimiz bir süreç sonunda yeniden gündeme mi gelecek, bilmiyorum.
Tabi tüm işçilerin kadroya alınması, bütçeyi ciddi ölçüde sarsacak.
İnşallah taşeron işçiler için somut adım atılır, o insanların da yaşam standardı az bir miktar da olsa artış sağlar.
Temennimiz bu…