Sever misiniz bilmem de, çok şifalı olduğu söylenir. ‘Yemesen de tarlasından geç!’ diyenlerin bir bildiği kadar, sağlam yapılı, gürbüz insanlar için nasıl olduğu sorulduğunda; ‘turp gibiyim!’ sözü onun bir şifa deposu olduğunun göstergesi olsa gerek.
Bilenler bilmeyenlere anlatsın, en güzel, en leziz, en çok ihraç edilen turp Kadirli’den. Osmaniye ilçesi, benim de bildiğim, birkaç kez gittiğim yer! Manavlarda, marketlerde etiketlere bakın, üzerinde ‘Kadirli Turpu’ yazar.
Bu arada, Kadirli’nin hatırı sayılır ismi, yatırımcı işadamı, birçok sektörde başarı hikayeleri yazan, yakında hizmete girecek olan kentin en kapsamlı sağlık merkezi HG Hospital sahibi, bizden daha çok Kahramanmaraşlı olan sevgili Halil Gürsoy’a selam ve sevgilerimi de göndermiş olayım.
*
Son günlerde, özellikle Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, CHP Genel Başkanı ve CHP taraftarlarına gönderdiği mesajda, ‘Turpun büyüğü heybede!’ sözü tehdit olarak algılansa da, bu bir deyim. Sayın Erdoğan mealen; ‘Bu daha bir şey değil, çok daha büyük bir bela geliyor!’ demek istedi.
Allah ömrünü uzun eylesin, sayın Erdoğan’a selam ve sevgilerimi gönderiyor, gözlerinden öpüyorum!
Muhtemelen kayyum atanacak belediyeleri ve onun başkanlarını işaret etti. Siyasetin bu noktasında yokum. Zaten anlamam da.
*
Peki, bu deyim nereden kaynaklanıyor, anlatalım:
Ki bu sözü seneler önce merhum Süleyman Demirel söylemişti; bu, bir Ege yöresine ait (Aydın) bir söz. Köylü, Aydın pazarında turp satıyormuş. Müşteri gelince önce ufak, küçük turpları tezgâhın üstüne koyuyor, önce onları satıyormuş. Müşterinin biri, ‘Bu turplar küçük!’ deyip yüzünü buruşturup, almaktan vazgeçmek gibi davranış gösterince, pazarcı köylü gitmek üzere olan müşterinin arkasından seslenmiş, ‘Hele dur bir beyim, gel. Turpun büyüğü heybede!’ demiş ve büyük turpları çıkarıp tezgâhın üstüne koymuş.
Merhum Demirel bu hikâyeyi ‘derin devleti’ tanımlamak için anlatmıştı o zaman.
*
Bu şehirden sorumlu olduğunu söyleyen etkili ve yetkili dostlara seslenmek istiyorum. Belediye başkanlarına, gazetecilerine, sivil toplum kuruluş kanaat önderlerine, esnafına, oda başkanlarına, Allah yokluklarını vermesin sanayi ve iş dünyasının isimlerine…
Sizleri eleştiriyorlar şimdiden ufak ufak. İnce dokunuşlarla da olsa!
Çalışmayan, lale devrini sürdüren, sizden önceki başkanların icraatlarını hafife alarak, suçlayarak kendini bulunmaz Bursa kumaşı yerine koyan, teknik belediyecilik noktasında taş üstüne taş koymayan, temel atmayan, rutin işleri büyük icraatlarmış gibi gösterip, lay-lomla vakit geçiren, bugün şurası, yarın burası diyerek günübirlik ve ‘butik siyasetle’ hizmet ettiğini sanan, bu şehre dair başarı hikayesi yazdıklarını söyleyerek bizleri oyalayanlar…
Şimdilik susuyorsak, size süre tanıyorsak, korktuğumuzdan, çekindiğimizden, tırstığımızdan değil, efendiliğimizden, bu şehri sizden daha çok sevdiğimizden…
Unutmayın, turpun büyüğü heybede.
Bir çıkartırsak var ya… Ooooo!!!