Olacağı buydu işte, sonunda siyasi erk patladı, valilerin asli görevlerinin yağcılık ve plaket alıp-vermek olmadığını bir kere daha haykırdı.
Tamam da, valiler ilk kez plaket alıp hediye vermiyorlar, yağcılık yapmıyorlar ki. Yeni değil ki. Senelerdir böyle…
Alışkanlıkmış, örf-adetmiş falan fıstık. Konuğa verilen önemi de içine katıyorlar ki, çeşit olsun!
Her zaman demiyor muyuz, valiler asli işlerine baksınlar, iktidarın değil, halkın valisi olsunlar! Laf dinleyen kim!
*
Olanı biteni biliyorsunuz, duydunuz, okudunuz.
Bayatladı belki ama, tepkiler, eleştiriler çığ gibi maşallah. Kentlerin en büyük mülki amirleri olan valilerin son senelerde iktidar yanlısı hareket ettikleri ve iktidar gibi düşündükleri (kerhen de olsa) ortaya çıkınca, kızılca kıyamet kopuyor.
Afyon’da olup biten daha yeni.
Afyon’daki patlayan bombalardan sonra en son patlayan TBMM Başkanı sayın Cemil Çiçek oldu. “Çuvallar dolusu plaket. Şu plaket işini bıraksak. Valilerimiz şu hediye işini tümden kaldırsa. ‘Kimin malını kime hediye ediyoruz’ deyip bu işe nokta koysak. Bana plaket verince ne oluyor? Anı olacak bir yönü de yok. Artık valilerimiz de bu yağcılığı bir bıraksa…” deyiverince, muhalefeti de hak verdi, iktidar yanlıları da…
*
Bir de, son günlerde oskar ödülleri çıktı karşımıza.
Kendisi oskar olmayanlar, oskar ödülleri adı altında düzenledikleri gece ile rezil rüsva oldular. Yaşananlar tam rezaletti.
Öğretmenevi’ndeki gecede kimse yoktu. Masalar bomboştu. Türkücüler bile boş masalara şarkı-türkü seslendirdiler.
Bırakın boş masaları, gazeteciler bile gelmemişti geceye.
Sevgili Gökhan, bu sana ders olsun! Dedim ya, belki güceneceksin, canın sıkılacak ama bunları yazmak zorundayım.
Önce haddini bileceksin!
Kendini tartacak, bilmem nerenin kaç okka geldiğini kantara çekeceksin!
Bu geceyi düzenlemek istediğinde üzmek, aşkını-şevkini kırmak istemedik. Lakin, felaket geliyorum diyordu. Haberci haber veriyordu olacakları.
Halk otobüsleri başkanı oskarı ne bilsin. Oskar ödülü neyine adamın! Yolda yürümesini bilmeyenlere oskar ödülleri dağıtmaya kalkışırsan olacağı buydu güzel kardeşim!
Önce sen oskar olacaksın ki, ödül verdiklerinde oskarlı olacak, ödüllerin de oskara benzesin.
Gücünü, çapını, karekökünü bileceksin.
Dedim ya yukarıda, önce haddini… Tamam, saygılı, terbiyeli, efendi çocuksun da, olanları görüyorsun işte. Seni severim bilirsin. Bu yazdıklarım seni üzmesin, ama teşvik etsin, ders almanı sağlasın, dostunu düşmanını iyi tanımana vesile olsun.
Şapkanı al, gözünün önüne koy ve bir daha düşün!
Senin adına üzüldüm. O geceye keşke görmeseydi gözlerim! O telaşlı, o sinirli halin gözlerimin önünden gitmiyor çünkü. Fiyasko desem canın sıkılır, başka isim bul sen kendine.
Neyse, oldu bitti. Dilerim ders almışındır! Geçmiş olsun!
*
Lafı değiştirdik. Yine valilere döndük.
Plaket işini oldu bitti sevmem. Hele hele gecelerde dağıtılan, en çok parayı kim verirse onu alıp yücelere çıkartmak, ödüllendirmek, tam bir rezaletin danıskası…
Paran varsa başarılısın, üç kuruş verirsen, alacağın plaket seni oskar yapacak!
Yok öyle şey!
Aslında başa dönüyorum, sayın Cemil Çiçek’in uyarılarını dilerim valilerimiz dikkate alırlar.
Daha dikkatli olurlar bundan sonra!
Yalakalığı bırakın, işinize gücünüze bakın!
Yine söylüyorum, iktidarın değil, halkın valisi olun!
Sayın başbakan da bunu emrediyor size!