Böyle bürokrat, böyle işadamları da var. Sadece kalkıp belediye başkanlarına yüklenmek etik olmaz. Tamam, zaten okuyan bir toplum olmaktan çıktık çıkıştık, teknoloji her şeyin önüne geçti, dünya küçüldü, artık cep telefonu sayesinde tüm bilgiler avucumuzun içinde de, hiç mi merak etmez bir insan yerel gazete alıp okumayı?
Sosyal medyada olmayan, yer almayan haber-yorum hiç mi ilginizi çekmez sizin? Böyle insanları bırakın bir il’e, vazgeçtim ilçeyi, bir beldeye, hatta bir köye muhtar bile seçtirmeyeceksin!
*
Ben bu düşüncemi biraz büyütmek, ileri taşımak adına diyorum ki…
Bir yerli, bir yabancı klasik roman alıp okumayan bir doktora kendinizi teslim etmeyin. Bırak tedavi etmesin! Bir kitap okusun!
Neşet Ertaş dinlenmez mi kardeşim. Bir Aşık Mahzuni hiç mi ilginizi çekmez sizin. Bunları dinlenmeyen avukata ne vekâlet verin, ne davanızı emanet edin!
Bir Abdullah Yüce’yi, bir Zeki Müren’i, bir Mediha Şen Sancakoğlu’nu, bir Samime Sanay’ı dinlemeyene ehliyet bile vermeyin, sürücü diye yollara düşürmeyin! Gitsin kimden alıyorsa alsın ehliyetini.
Ezberinde üç-beş şiir yoksa adamın, şiirini de başkentiyiz ya, bir kıta, bir dörtlük dahi okumayanının valilikte ne işi var birader!
Eli kulağa atıp, bir ağıt, bir bozlak, bir uzun hava okuyamayan, dinlemekten aciz kimseleri mebbus (milletvekili) seçip de meclise göndermeyin azizim.
Bir kovboy filmi, bir Kemal Sunal, bir Ayhan Işık, bir Şener Şen filmini izlemeyen, bir Aliye Rona, bir Erol Taş’ın bir Adile Naşit’in varlığını evinde, yüreğinde hissettirmeyen, sinemaya bile gitmeyen kimselere bırakın pasaport vermeyi, mümkünse evinden bile dışarı çıkartmayın!
Bayan sürücüleri sıkıştırıp, rahatsız eden, laf atan zibidilere, magandalara, parası ve makamı ile övünen geri zekâlılara aldırış etmeyin!
Mahalle bakkalına, postacısına, kapıcısına, komşusuna selam vermeyen, hal hatırını sormayan, acıları paylaşıp, mutluluklara ortak olmayan sözüm ona şehirde oturup da köylülüğü üzerinden atamayan yobazlara, görgüsüzlere, sonradan görmelere itibar bile etmeyin!